Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Kurumsal Anaokulu: İş Yaşamındaki…

Kurumsal Anaokulu: İş Yaşamındaki Yetişkin Çocukları Tanımak ve Yönetmek

Kurumsal hayatta herkes yetişkin gibi görünür ama herkes aynı olgunlukla davranmaz.

Siz de zaman zaman bir ekip arkadaşınızın kırılgan tepkileri karşısında şaşırıyor, küçük bir geri bildirimin büyük bir duygusal kopuşa dönüştüğüne tanık oluyorsanız, yalnız değilsiniz.

Bu yazı, iş yerinde sıkça karşılaşılan ama çoğu zaman adı konmayan bir durumu görünür kılıyor: Kurumsal anaokulu.

Ünvanı, yaşı ya da deneyimi ne olursa olsun; bazı profesyonellerin duygusal tepkileri çocukça kalabiliyor. Yetişkin gibi görünen ama çocuk gibi davranan bu kişilerle çalışmak hem zaman hem enerji kaybına neden olabiliyor.

Transaksiyonel Analiz kuramından yola çıkarak bu davranışların kökenini, neden bu kadar yaygın olduğunu ve onlarla nasıl daha sağlıklı bir ilişki kurabileceğinizi keşfedeceksiniz.

Belki satır aralarında kendi sesinizi de duyacaksınız.

Kurumsal Anaokulu: Yetişkin Gibi Görünüp Çocuk Gibi Davranmak

Toplantıdaydınız. Farklı fikirler tartışıldı, bazıları destek buldu, bazıları rafa kalktı. Ertesi gün, önerisi desteklenmeyen bir ekip arkadaşınız size mesafe koymaya başlıyor. Soğuk davranıyor, ortak projede iletişimi azaltıyor, hatta pasif agresif tepkiler veriyor.

Oysa karar ortak alındı, içerik değerlendirildi. Ama onun için mesele içerik değil; yaşadığı duyguydu. Ve o duygu, bir önerinin reddedilmesinden çok daha derindeydi: “Yine önemsenmedim.”

Kurumsal hayat bazen bir anaokulunu andırır. Ünvanlar büyür, iş tanımları karmaşıklaşır ama herkes aynı hızla duygusal olarak olgunlaşmaz. Profesyonel görünse de, kırılganlıklarını yönetemeyen, kişisel hassasiyetlerini iş ilişkilerine taşıyan kişiler vardır.

Peki, Bu Tür Davranışlar Neden Bu Kadar Sık Görülüyor?

Kurumsal hayatta duygusal olgunluk çoğu zaman pozisyonla, yaşla ya da deneyimle karıştırılır. Ama bu, yüzeyde kalan bir yanılsamadır.

Bir kişinin yıllardır aynı pozisyonda çalışıyor olması ya da yüksek performans göstermesi, onun duygularını yönetebildiği anlamına gelmez. Kimi zaman bu kişiler, dışarıdan “olgun” ya da “profesyonel” görünseler bile, kriz anlarında çocukça tepkiler verebilirler.

Özellikle hiyerarşinin güçlü olduğu, geri bildirimin nadir verildiği ya da duyguların bastırıldığı kurumlarda bu durum daha da sık görülür. Bu ortamlar, bireylerin çocuk benliğini tetikler. Üstelik “O hassas biri, alttan alalım” gibi iyi niyetli yaklaşımlar da bu davranışların yerleşmesine zemin hazırlar.

Peki, yetişkin gibi görünüp çocuk gibi davranan bu kişileri nasıl tanıyacağız?

Kurumsal Anaokulunun Davranış Rehberi

Kurumsal anaokulunda sık rastlanan bazı davranış kalıpları vardır. Bu davranışlar sadece ilişkileri değil, ekip dinamiğini de zedeler:

  • Küsme ve uzaklaşma: Geri bildirim sonrası iletişimi azaltmak, iş birliğinden kaçınmak.
  • Sürekli onay arama: Takdir gelmeyince motivasyon kaybı yaşamak.
  • Bahane üretme: Sorumluluk almak yerine dış etkenleri suçlamak.
  • Pasif agresiflik: Açıkça ifade edemediğini ima yoluyla yansıtmak.
  • Aşırı duygusal tepki: Küçük değişiklikleri büyük bir tehdit gibi algılamak.

Bu davranışlar bir ekipte sadece verimi düşürmez; psikolojik güveni zedeler, ilişkileri görünmeyen gerilimlerle örer.

Harvard Business Review’da yayımlanan “Why Organizations Need to Make Emotional Intelligence a Priority” başlıklı makale, yöneticilerin ve çalışanların “çocuk benlikten” konuştuğu iletişimlerin ekip güvenine zarar verdiğini ve çalışan bağlılığını düşürdüğünü vurguluyor. Araştırma, duygusal zekâ eksikliğinin çalışan devir oranını %20 artırabileceğini belirtiyor.

Bu veriler bize şunu söylüyor: Bu sadece bireysel değil, organizasyonel bir meseledir. Ve çözüm, davranışın arkasındaki yapıyı fark etmekle başlar.

Transaksiyonel Analiz ile Davranışın Arka Planı

Transaksiyonel Analiz (TA), insanların nasıl düşündüğünü, hissettiğini ve davrandığını anlamak için kullanılan sade ama güçlü bir psikolojik modeldir.

TA’ya göre her insan, iletişim kurarken üç farklı “benlik durumu”ndan birinden konuşur:

  • Ebeveyn Benlik: Yargılayan, koruyan ya da öğreten yanımız,
  • Yetişkin Benlik: Gerçekçi, sakin, çözüm odaklı yanımız,
  • Çocuk Benlik: Tepkisel, duygusal, kırılgan ya da asi tarafımız.

İdeal olan, iş hayatında yetişkin benlikten iletişim kurmaktır. Ama çoğu insan, özellikle stres altında, fark etmeden çocuk benliğe geçebilir.

Örneğin:

Toplantıda önerisi reddedilen bir çalışan şöyle düşünebilir:

→ Yetişkin benlikteyse: “Zamanlama uygun değildi. Fikrim üzerinde çalışıp sonra tekrar sunabilirim.”

→ Çocuk benlikteyse: “Beni dışladılar. Fikrimi önemsemediler. Bir daha konuşmam.”

Benzer şekilde, yöneticiden geri bildirim alan bir çalışanın iç sesi şöyle olabilir:

→ Yetişkin benlikte: “Bu geri bildirimi işimi geliştirmek için kullanabilirim.”

→ Çocuk benlikte: “Yine beni hedef aldılar. Hep bana yükleniyorlar.”

TA bize şunu söyler:

İletişimin niteliğini belirleyen şey konu değil, konuşan kişilerin hangi benlikten hareket ettiğidir.

Ne Yapabiliriz?

Yetişkin çocuklarla çalışmak zordur, ama yönetilebilir. Onları değiştirmeye çalışmak çoğu zaman boşa enerji harcamaktır. Ancak kendi duruşunuzu netleştirmeniz, ilişkiyi dönüştürmeye başlar. 

İşte deneyebileceğiniz bazı yollar:

  • Davranışa odaklanın, kişiliği hedef almayın:
    “Toplantıdaki katkın değerliydi, sadece kullandığın ton biraz sert algılanmış olabilir.”
    Bu tür bir yaklaşım, savunmayı tetiklemeden iletişimi açar.
  • Net sınırlar çizin:
    Küsmeler, alınmalar ya da ima dolu tavırlar karşısında sessiz kalmayın.
    Bu davranışların işe ya da ilişkiye zarar verdiğini açıkça ifade edin.
  • Yetişkin dilini koruyun:
    Ne kadar duygusal bir ortamda olursanız olun; açık, sakin ve çözüm odaklı kalmaya çalışın.
  • Duyguyu fark edin ama taşımayın:
    Karşı tarafın duygusal tepkisini anlayışla karşılayın ama sorumluluğunu üstlenmeyin.
    Empati gösterin, ama çözmek sizin göreviniz değil.
  • Yetişkin benliğe davet edin:
    “Bu durumu birlikte nasıl daha yapıcı hale getirebiliriz?” gibi sorularla, karşı tarafın düşünme ve sorumluluk alma kapasitesini harekete geçirin.

Unutmayın

Yazıyı buraya kadar okuduysanız, muhtemelen zihninizde bazı tanıdık yüzler canlandı.

Belki bir ekip arkadaşınız… Belki bir yöneticiniz… Ve belki de kendiniz.

“Bizim ekipte de var böyle biri.”

“Ben de bazen aynı tepkileri veriyorum.”

“Galiba bu yazı hem onları hem beni anlatıyor.”

İşte bu, yazının asıl amacı: Sadece teşhis etmek değil, fark ettirmek. Çünkü çocuk benlik sadece başkalarında değil, bazen sizde de devreye girer. Mesele, bunu fark edip yönetebilmekte.

Bu hafta iş yerinizde şu sorulara dikkatle yanıt arayın:

  • Sürekli onay bekleyen biriyle mi çalışıyorsunuz?
  • Geri bildirim sonrası size küsen bir ekip arkadaşınız oldu mu?
  • Küçük bir değişiklik, büyük bir duygusal tepki mi yarattı?

Eğer cevabınız “evet” ise, kurumsal anaokulunun bir sınıfındasınız. Ve artık bu sınıfta nasıl bir yer tutacağınızı daha bilinçli şekilde seçebilirsiniz.Yetişkinliğin en güçlü göstergesi, duyguları fark edip onları yönetebilmektir. Bu beceri geliştikçe, kurumsal anaokulu sessizce dağılır.