Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Offboarding’in Çalışan Deneyimindeki…

Offboarding’in Çalışan Deneyimindeki Yeri

Kurumlar çalışan yolculuğunun ilk adımlarına büyük özen gösterir: preboarding e-postaları, onboarding programları, kapsamlı oryantasyonlar. Ancak aynı yolculuğun son halkası olan offboarding çoğu zaman aynı özeni görmez. Oysa ayrılıklar yalnızca bir çalışanın vedası değil; kurum kültürünün en çıplak biçimde ortaya çıktığı anlardır. Bu yazı, veda pastası sahnesinin ardındaki görünmez işlevleri inceliyor, bu ritüellere neden ihtiyaç duyulduğunu açıklıyor ve daha samimi offboarding süreçlerinin nasıl tasarlanabileceğini tartışıyor.

Başlangıçlara Gösterilen Özen, Ayrılıklara Gösteriliyor mu?

Çalışan deneyimi genellikle “başlangıç anı” üzerinden tasarlanır. İlk günler için programlar hazırlanır, mentorlar atanır, kültür aktarımı yapılır. Ama bu yolculuğun son perdesi çoğu zaman göz ardı edilir. Çalışan, bir bilgisayarı teslim edip imza atarak sessizce kurumdan ayrılır ya da en fazla küçük bir pasta eşliğinde uğurlanır.

Oysa yapılan araştırmalar, çalışanların kurum hakkındaki genel algısının yalnızca ilk günlere değil, son günlere de bağlı olduğunu gösteriyor. Gallup’un 2022’de yaptığı çalışmaya göre, çalışanların %70’i kurum hakkındaki izlenimlerinin ayrılış deneyiminden doğrudan etkilendiğini söylüyor. Yani son gün, sandığımızdan çok daha kalıcı bir etki bırakıyor.

Tam da bu nedenle sormak gerekir: Çalışanların son günleri kurumlarda nasıl sahneleniyor ve bu sahne hangi işlevleri yerine getiriyor?

Son Günün Ritüeli: Veda Pastası Sahnesi

Birçok şirkette manzara birbirine benzer: Küçük bir kutlama organize edilir, pasta masaya gelir, kahkahalar ve fotoğraflar eşliğinde anılar anlatılır. Ardından sahneye klişe sözler çıkar.


• Ayrılan çalışandan: “Sizi unutmayacağım.” “Zaten görüşeceğiz.” “Bu bir veda değil.”
• Geride kalanlardan: “Seninle çalışmak çok güzeldi.” “Yeni işinde başarılar.” “Bizi unutma.” “Kapımız her zaman açık.”

Bu cümlelerin gerçekleşmeyeceğini herkes bilir. Ancak yine de söylenir. Çünkü burada amaç, gerçeği bire bir ifade etmek değil, geçişi yönetilebilir kılmaktır. Klişeler birer “sosyal yağlama” işlevi görür; belirsizliği azaltır, kaygıyı yumuşatır, boşluğu törenselleştirir.

Başka bir deyişle veda pastası, kurumsal tiyatronun en kısa ama en yoğun sahnesidir: Ayrılan çalışan “giden kişi” rolünü üstlenir; yöneticiler “takdir eden liderler” olarak sahnede görünür; ekip arkadaşları ise alkışlayan tanıklardır. Ve herkes bu oyunun kurallarını bilir.

Bu noktada asıl soru şudur: Neden bu ritüeller böylesine güçlü ve vazgeçilmezdir?

Klişelerin Perde Arkası: Neden Bu Ritüellere Başvuruyoruz?

Organizasyonel davranış literatürü, geçiş anlarının her toplulukta kaygı doğurduğunu gösterir. İşten ayrılma da bu kaygının en belirgin yaşandığı anlardandır. İşte bu yüzden ritüeller devreye girer:
• Belirsizliği azaltma: Tekrarlanan replikler, herkesin nasıl davranacağını belirler, ortamı öngörülebilir kılar.
• Boşluğu törenselleştirme: Antropolojik açıdan ritüeller, kayıpları dramatik olmaktan çıkarır; geçişi topluluk belleğine düzenli bir “an” olarak işler.
• Kültürü koruma: Gösterilen özen, “burada emek görülüyor” mesajını verir, geride kalanların motivasyonunu pekiştirir. Bu yalnızca sezgisel bir çıkarım değil; Gartner’ın 2023 verileri, offboarding süreci özenli yürütülen kurumlarda geride kalan çalışan bağlılığının %15 daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
• Köprüleri açık tutma: Beyaz yalan niteliğindeki cümleler, gelecekte yeniden temas ihtimalini canlı tutar; kurumun sosyal sermayesini korur.

Ancak klişeler işlevsel olsa da, tek başına yeterli değildir. Offboarding’i yalnızca sembollerle değil, stratejik bir tasarımla ele almak gerekir.

Offboarding Nasıl Daha Anlamlı Hale Gelir?

Ritüelleri tümden terk etmek gerekmez. Önemli olan, bu anların üzerine stratejik katmanlar ekleyebilmektir:

1. Katkıyı görünür kılın. Çalışanın yaptığı somut katkılar dile getirilmeli, teşekkür kişiselleştirilmelidir.
2. Kültürü pekiştirin. Veda anları, kurum değerlerinin yeniden görünür olduğu anlardır.
3. Bağları koparmayın. Alumni ağları, gelecekte hem itibar hem de işbirliği için stratejik bir kaynaktır.
4. Liderleri sürece dahil edin. Offboarding yalnızca İK’nın teknik işlemi değil, liderlerin kültür taşıyıcı olarak sahne aldığı andır.
5. Deneyimi anlamlandırın. Çalışanın son gözlemleri, kurumsal öğrenme için değerli bir kaynaktır.

Böylece offboarding, yalnızca günü kurtaran bir ritüel olmaktan çıkar; kurum kültürünü geleceğe taşıyan, işveren markasını güçlendiren ve bağlılığı pekiştiren bir stratejik araç haline gelir.

Çıkışlar da Kültürü İnşa Eder

Vedalar çoğu zaman klişe sözlerle süslenmiş törensel anlar gibi görünür. Ancak bu ritüellere neden başvurulduğunu anladığımızda offboarding’in gerçek değeri ortaya çıkar: belirsizliği azaltmak, kaybı törenselleştirmek, kültürü korumak ve köprüleri açık tutmak.

Ama bundan daha fazlası var. Çıkış anları aynı zamanda kurumsal belleği güçlendirir, alumni bağlarını inşa eder ve kurumun dışarıdaki itibarı üzerinde kalıcı etki bırakır. Bir çalışan ayrıldığında yalnızca işini bırakmaz; kurumla ilgili son izlenimini de yanına alır ve bunu çevresine aktarır. Bu nedenle offboarding, “kapanış” olmaktan çok, kurumun dış dünyada nasıl hatırlanacağını belirleyen stratejik bir fırsattır.

Burada güncel veriler de tabloyu netleştiriyor: Workplace Analytics’in 2025 araştırmasına göre çalışanların %56’sı offboarding sürecini, genel çalışan deneyiminin en kritik yansımalarından biri olarak görüyor. Yani çıkış anı, sadece ayrılanın değil, tüm kurumun geleceğini etkiliyor.

Offboarding’in kalitesi, yalnızca içerideki çalışan deneyimini değil; dışarıya yansıyan işveren markasını, geride kalanların bağlılığını ve kurumun uzun vadeli itibar sermayesini belirler. Olumlu bir ayrılık süreci, ayrılan çalışanı bir “kurum elçisi”ne dönüştürürken; özensiz bir süreç, hem içeride motivasyonu zedeler hem de dışarıda sessiz bir itibar kaybına yol açar.

Peki sizin kurumunuzda son gün nasıl hatırlanıyor?